Eğitim, teknolojik dönüşümden en çok etkilenen alanların başında geliyor. Özellikle yapay zekâ (YZ) teknolojilerindeki hızlı gelişim, öğretim süreçlerinin kişiselleştirilmesini, öğrencilerin başarılarının daha doğru analiz edilmesini ve öğretmenlerin yükünün hafifletilmesini mümkün kılıyor. 2025 yılı itibarıyla birçok ülke, yapay zekâ destekli öğrenme platformlarını resmî müfredatla entegre etmeye başladı. Türkiye’de de Milli Eğitim Bakanlığı, pilot uygulamalarla bu dönüşüm sürecine ayak uydurmaya çalışıyor.
Bu yazıda, yapay zekânın eğitimdeki rolünü, potansiyel avantajlarını, risklerini ve yakın gelecekte bizi nelerin beklediğini kapsamlı biçimde inceleyeceğiz.
Yapay zekâ, büyük veri analizine dayalı çalışan ve insan davranışlarını taklit edebilen algoritmalarla öğrenme süreçlerini yeniden tanımlıyor. Geleneksel eğitim yöntemleri genellikle “herkese aynı” içerik sunarken, YZ sayesinde öğrencilerin bireysel farklılıklarına göre özelleştirilmiş öğrenme yolları oluşturmak mümkün hale geliyor.
Örneğin bir öğrencinin matematikte zorlandığı konular, sistem tarafından tespit edilip buna yönelik ek materyaller sunulabiliyor. Böylece her öğrenci, kendi hızında ve kendi ihtiyacına göre ilerleyebiliyor. Bu da özellikle kalabalık sınıflarda öğretmenin fark edemediği öğrenme açıklarının kapatılmasına olanak tanıyor.
Yapay zekâ, öğretmenleri devre dışı bırakmak yerine onların yükünü azaltmayı ve daha stratejik roller üstlenmelerini sağlamayı hedefliyor. Günümüzde öğretmenlerin ciddi bir kısmı zamanının büyük bölümünü sınav hazırlamak, ödev kontrol etmek, yoklama almak gibi tekrarlayan işlere harcıyor. Oysa YZ sayesinde bu süreçler otomatikleştirilebiliyor.
Öğretmenler bu sayede öğrenciyle birebir ilgilenmeye, rehberlik etmeye, proje ve araştırma odaklı çalışmalara daha fazla zaman ayırabiliyor. Ayrıca yapay zekâ, öğretmenin öğrencilerle ilgili analizlere daha kolay ulaşmasını sağlıyor. Kim hangi konuyu anlamamış, kim hangi alanlarda başarılı, bu tür bilgilere anlık olarak erişilebiliyor.
Türkiye’de bazı özel okullar ve üniversiteler yapay zekâ tabanlı eğitim sistemlerini sınırlı ölçüde kullanmaya başladı. Milli Eğitim Bakanlığı ise 2023’te “Eğitimde Dijitalleşme Stratejisi” kapsamında yapay zekâyı da içeren yeni bir yol haritası açıklamıştı.
Yapay zekâ tabanlı akıllı tahta sistemleri, otomatik notlama yazılımları ve uzaktan eğitim platformları bu sürecin ilk adımları oldu. 2025 yılı itibarıyla Anadolu liseleri ve bazı meslek liselerinde pilot uygulamalar genişletildi. Uzmanlar, 2030’a kadar yapay zekâ tabanlı öğrenmenin devlet okullarında da standart hale gelmesini bekliyor.
Yapay zekânın eğitime entegre edilmesi kadar, bu süreçte yaşanabilecek sorunlara karşı da hazırlıklı olunmalı. En çok öne çıkan başlıklar şöyle:
Bu nedenle yapay zekâ destekli eğitim sistemlerinin etik kurallar çerçevesinde, sürekli denetlenen ve şeffaf yapılarla hayata geçirilmesi gerekiyor.
Yapay zekâ, eğitimde devrim yaratabilecek potansiyele sahip. Ancak bu sürecin yalnızca teknoloji yatırımıyla değil; öğretmen eğitimi, müfredat düzenlemeleri, veri güvenliği ve etik kodlarla birlikte düşünülmesi şart. Eğitimde insani dokunuşun asla kaybolmaması gerektiği göz önünde bulundurularak, yapay zekânın bir destek aracı olarak kullanılması önem arz ediyor.
Bu dönüşüm sadece bir araç değil, aynı zamanda eğitim anlayışının da değişmesi anlamına geliyor: Ezberci değil, analitik düşünen; pasif değil, sorgulayan bireyler için yeni bir çağ başlıyor.
MKE’den Dershanesiz Okul Uygulaması
1
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, sınıf başkanının vaadini yerine getirdi
68273 kez okundu
2
Lisede Eğitimin Geleceği Tartışılıyor: 4+4+4 Sistemi Değişecek mi? Yusuf Tekin Açıkladı
26623 kez okundu
3
Yusuf Tekin MEB İletişim Merkezinde Çağrı Yanıtladı
10446 kez okundu
4
“İlk Mektubum Mehmetçiğe” Projesiyle Öğrencilerden Mehmetçiklere Mektup
1491 kez okundu
5
“ÖğretmenİZ” Dergisinin 6. Sayısı “Zaman” Temasıyla Yayında
924 kez okundu