12 Mayıs 2025 Pazartesi
2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 modeli; öğrencilerin ilkokul, ortaokul ve lise olmak üzere üç kademede toplam 12 yıl zorunlu eğitim almasını öngörüyor. Ancak son dönemde, sistemin özellikle lise sürecini kapsayan “üçüncü 4 yılına” dair farklı senaryolar konuşuluyor. Lise eğitiminin bazı öğrenciler için 3 yıla düşürülmesi, erken yaşta mesleki yönlendirme gibi yeni modeller tartışmaların merkezinde yer alıyor.
Bakan Tekin, sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinden uzun süredir gelen bir eleştiriye dikkat çekiyor: nitelikli iş gücü eksikliği. İş dünyası, mezun bireylerin sektörel ihtiyaçlara uygun donanıma sahip olmadığını ifade ediyor. Bu doğrultuda, Bakanlık da mesleki eğitimin güçlendirilmesi için farklı formüller üzerine çalışıyor.
Gündeme gelen öneriler arasında öne çıkan modellerden biri, lise süresinin bazı öğrenciler için 3 yıla indirilmesi. Bu kapsamda, öğrencilerin lise ikinci sınıftan itibaren yetenek ve eğilimlerine göre mesleki programlara yönlendirilmesi planlanıyor. Böylece öğrenciler daha erken yaşta sektörel deneyim kazanmaya başlayabilecek.
Bu esneklik temelli yapının amacı, herkese aynı şablonu uygulamadan bireysel potansiyele göre bir eğitim çizgisi sunmak. Ancak bu yapı, yalnızca süre değil; eğitim içeriği ve uygulama yöntemlerinde de önemli değişiklikleri beraberinde getirecek.
Mesleki eğitimin yalnızca sınıf içinde değil, doğrudan üretim ve hizmet alanlarında verilmesi gündemde. Organize sanayi bölgeleri, ticaret odaları ve meslek birlikleri ile iş birliği içinde geliştirilecek programlarla öğrencilerin sahaya entegre olması amaçlanıyor.
Böylece öğrenciler mezun olmadan önce sektörle temas kuracak, sahada deneyim kazanacak ve mezuniyet sonrası iş bulma süreçleri kolaylaşacak.
Yeni modellerde, mesleki eğitim ile yükseköğretim kurumları arasındaki kopukluk da giderilmek isteniyor. Meslek yüksekokulları ve teknoloji fakülteleri ile geçişli yapıların kurulması planlanıyor. Bu sayede lise döneminde mesleki yönelim gösteren öğrencilerin üniversiteye geçişi engellenmeyecek, aksine desteklenecek.
Bu dönüşümün önemli bir parçası da rehberlik hizmetlerinin yeniden yapılandırılması olacak. Öğrencilerin ilgi alanlarına, yeteneklerine ve kişisel hedeflerine uygun yönlendirme yapılabilmesi için okul rehberlik servislerinin daha etkin çalışması hedefleniyor.
Kariyer planlamasının erken yaşta yapılması ve öğrencilerin kendilerini daha iyi tanıyarak adım atması, sistemin başarıya ulaşmasında kritik rol oynayacak.
Bakan Yusuf Tekin’in vurguladığı önemli bir nokta ise, bu önerilerin henüz bir uygulama kararı niteliğinde olmadığı. Bakanlık, mevcut yapının aksayan yönlerine dair gelen görüş ve önerileri değerlendiriyor. Bu süreç sonunda ortaya çıkacak modeller, ancak toplumun farklı kesimlerinden alınan geri bildirimlerle olgunlaştırılacak.
Cumhurbaşkanlığı ve Kabine ile yapılacak istişarelerin ardından, ortak mutabakat sağlanırsa düzenlemeler hayata geçirilecek.
Türkiye, sanayi ve üretim odaklı kalkınma hedeflerine ulaşmak için eğitim sisteminde de yapısal dönüşüme hazırlanıyor. Zorunlu eğitimin daha esnek, bireyselleştirilmiş ve sektörel ihtiyaçlara duyarlı bir hale getirilmesi, yalnızca öğrencilerin değil, ülkenin geleceğini de doğrudan etkileyecek.
Bu doğrultuda atılacak adımlar, uzun vadede istihdamdan üretime, üniversiteye geçişten bireysel tatmine kadar geniş bir etki alanına sahip olacak gibi görünüyor.
Bursa’nın Osmangazi ilçesinde bulunan ilkokulda, 4. sınıf öğrencisi Beril Küçükkaya, sınıf başkanı olabilmek için arkadaşlarına, “Eğer beni başkan seçerseniz Sayın Bakanımızı sınıfımıza getirip sizlerle tanıştıracağım.” vaadinde bulundu. Seçim sürecinde arkadaşlarının desteğini alarak sınıf başkanı seçilen Küçükkaya, okul idaresinin yardımıyla Milli Eğitim Bakanlığı ile iletişime geçti ve talebini iletti.
Küçükkaya’nın çağrısına kayıtsız kalmayan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, öğrencilere verdiği sözü yerine getirmek amacıyla okulu ziyaret etti. Bakan Tekin, sınıfla bir araya gelerek öğrencilerle tanıştı, onların sorularını yanıtladı ve eğitimle ilgili düşüncelerini dinledi. Öğrencilerle keyifli vakit geçiren Bakan, onların beklenti ve önerilerini de not aldı.
Ziyaret sırasında öğrenciler de Bakan Tekin’e kendi elleriyle hazırladıkları hediyeleri sundu.
Ziyaretten büyük mutluluk duyduğunu belirten Küçükkaya, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Sınıf başkanı olabilmek için arkadaşlarıma Sayın Bakanımızı sınıfımıza getireceğime söz vermiştim. Seçimi 13 oy alarak kazandım ve verdiğim sözü tuttum. Bakanımız geldi ve arkadaşlarımla birlikte onunla tanışma fırsatı bulduk. Çok mutluyum ve heyecanlıyım.” ifadelerini kullandı.
Bakan Tekin’in ziyareti öğrenciler ve öğretmenler tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanırken, eğitim camiasında da takdir topladı. Küçükkaya’nın sözünü yerine getirme çabası ve Bakan Tekin’in öğrencilerle birebir iletişim kurması, eğitimde samimi ve sıcak bir ortamın oluşturulması açısından örnek bir olay olarak değerlendirildi.
Millî Savunma Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle başlatılan “İlk Mektubum Mehmetçiğe” projesi kapsamında, 180 okulda eğitim gören 1. sınıf öğrencileri, ilk mektuplarını askerler için yazdı. Türkiye’nin yedi bölgesindeki okullarda kaleme alınan 11 binden fazla mektup, farklı bölgelerde görev yapan askerlere ulaştırılacak.
Ankara’daki Şehit Mustafa Yiğitalp İlkokulu öğrencileri de proje kapsamında bir etkinlik gerçekleştirdi. Okuma yazmayı öğrenen öğrenciler, ilk mektuplarını asker ağabey ve ablalarına yazdı. Etkinlik sırasında Millî Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan paketler öğrencilere dağıtıldı. Bu paketlerde Türk bayrağı, boyama kitapları, kalem ve silgi gibi çeşitli hediyeler yer aldı. Öğrenciler, Mehmetçiklere duygularını ve hayallerini anlatan mektuplar yazarken, etkinlik boyunca askerlerle sohbet etme imkânı da buldu.
Şehit Mustafa Yiğitalp İlkokulu’nda düzenlenen etkinliğe Millî Savunma Bakan Yardımcısı Musa Heybet ve Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci katıldı. Bakan Yardımcısı Yelkenci, öğrencilerin ilk mektuplarını Mehmetçiklere yazmasının anlamlı olduğunu belirterek, bunun gelecek nesiller için önemli bir değer taşıdığını ifade etti. Mehmetçiğin üstlendiği görevin önemine vurgu yapan Yelkenci, bu tür projelerin çocuklarda millî bilinç oluşturduğunu dile getirdi.
Millî Savunma Bakan Yardımcısı Musa Heybet ise projenin, çocukların vatanseverlik duygularını güçlendirmeye katkı sağlayacağını belirtti. Heybet, “Mehmetçiklerimize ulaşacak bu mektuplar, onların moral ve motivasyonunu artıracaktır. Aynı zamanda öğrencilerimiz için de büyük bir anlam taşıyor. Mehmetçiklerin çocuklarımızın mektuplarına yanıt vermesi, milletimiz arasındaki bağları daha da güçlendirecektir” dedi.
Etkinlik kapsamında yazılan mektupların, Türkiye’nin farklı bölgelerinde görev yapan askerlere ulaştırılacağı açıklandı. Sembolik olarak, bir öğrencinin yazdığı mektup Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci tarafından Millî Savunma Bakan Yardımcısı Musa Heybet’e teslim edildi. Heybet, teslim aldığı mektubun ve diğer öğrencilerin mektuplarının Şırnak’ta konuşlu 23’üncü Piyade Tümen Komutanlığı’nda görev yapan askerlere ulaştırılacağını belirtti.
Etkinliğin sonunda, Millî Savunma Bakan Yardımcısı Musa Heybet, Şehit Mustafa Yiğitalp İlkokulu’na Anıtkabir’de dalgalanmış Türk bayrağını hediye etti. Bayrak, okulun Atatürk Köşesi’nde muhafaza edilmek üzere Okul Müdürü Mehmet Engin’e teslim edildi. Heybet, bayrağı teslim ederken, bu tür değerlerin genç nesillere aktarılmasının önemine vurgu yaptı.
“İlk Mektubum Mehmetçiğe” projesi, hem öğrencilerin hem de askerlerin duygusal bağlarını güçlendirmeyi amaçlarken, çocuklarda millî bilinç ve vatan sevgisini pekiştirmeyi hedefliyor.
Terör örgütü elebaşı Öcalan’ın yaptığı çağrı:
“PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.
Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır. Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.
Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır.
Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir. Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.
Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.
Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.
Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır. Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.
Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.
Ortak yaşama inanan ve çağrıma kulak veren tüm kesimlere selamlarımı iletirim.”
Toplantının açılışında konuşan Bakan Şimşek, Katar heyetini ağırlamaktan duydukları memnuniyeti dile getirerek, Türkiye ile Katar arasındaki güçlü siyasi ilişkilerin ekonomik iş birlikleriyle daha da ileriye taşınacağını vurguladı.
İki ülkenin pek çok alanda örnek bir dayanışma sergilediğine dikkat çeken Şimşek, Katar’ın 2023 yılındaki deprem sonrası verdiği desteğe teşekkür etti. Türkiye-Katar ortaklığının bölgesel barış, güvenlik ve refaha katkı sağladığını belirten Şimşek, teknik ekiplerin yeni iş birliği fırsatlarını değerlendirdiğini ifade etti.
Türkiye ve Katar arasında yatırım ve iş birliğinin güçlendirileceği alanlara da değinen Bakan Şimşek, karşılıklı yatırımların artırılması, stratejik sektörlerde ortaklıkların genişletilmesi, büyük projeler ve yeşil büyüme için finansman sağlanması gibi konuların ele alındığını belirtti. Bankacılık sektöründeki bağların kuvvetlendirilmesi, Merkez Bankaları arasındaki iş birliğinin derinleştirilmesi, konut ve gayrimenkul yatırımlarının teşvik edilmesi ve ihracat finansmanının güçlendirilmesi de toplantının gündeminde yer aldı.
Türk müteahhitlerinin bölgedeki başarısını hatırlatan Şimşek, bu potansiyelin üçüncü ülkelerde de değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’nin güçlü altyapısı, üretim kapasitesi, gelişen AR-GE yapısı ve sunduğu teşviklerle yatırımcılar için büyük fırsatlar barındırdığını vurgulayan Şimşek, Katarlı yatırımcıları bu fırsatları değerlendirmeye davet etti.
Türkiye’nin, Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) sayesinde 54 ülkeyi kapsayan geniş bir pazara erişim sağladığını belirten Şimşek, bu entegrasyonun küresel ticaretteki dalgalanmalara karşı önemli bir koruma sağladığını ifade etti. Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi Serbest Ticaret Anlaşması (GCC FTA) müzakerelerinin ilerletilmesine Katar’ın verdiği desteğe de teşekkür eden Şimşek, toplantının iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri daha da güçlendirmesini temenni etti.
Toplantı kapsamında, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Katar Maliye Bakanı Ali Bin Ahmed Al-Kuwari, karşılıklı iş birliğine ilişkin bir protokol imzaladı.